Makale

Geçmişten Günümüze Internet of Things (IoT)
31 Temmuz 2017, Pts
Zamanın çok ötesinde olan, dünyadaki bilim ve teknoloji altyapısını kökünden değiştirebilecek kullanılan ve/veya kullanılmayan birçok buluşun adı olan Nikola Tesla, günümüzde kullandığımız cihazların yerini daha küçük ve pratik cihazların yer alacağını ve bunun da kablosuz teknolojilerinin tam anlamıyla kullanılmaya başlandığında tüm dünyanın dev bir beyne dönüşmesiyle mümkün olabileceğini söylemiştir.
Zamanın çok ötesinde olan, dünyadaki bilim ve teknoloji altyapısını kökünden değiştirebilecek kullanılan ve/veya kullanılmayan birçok buluşun adı olan Nikola Tesla, günümüzde kullandığımız cihazların yerini daha küçük ve pratik cihazların yer alacağını ve bunun da kablosuz teknolojilerinin tam anlamıyla kullanılmaya başlandığında tüm dünyanın dev bir beyne dönüşmesiyle mümkün olabileceğini söylemiştir. 91 sene önce bu öngörüye sahip olan Nikola Tesla’dan sonra günümüzde teknoloji alanında adını sık sık duymaya başladığımız ancak beynimizde tam olarak konumlandıramadığımız “Nesnelerin İnterneti” kavramından bahsetmek ve kullanım alanlarını siz değerli MaintenanceNews okuyucuları için paylaşmak isterim.
Aklınıza gelebilecek neredeyse tüm fiziksel nesnelerin (bir cihaz, bir araç, hatta bir canlı bile olabilir) internete erişim sağlayarak birbirleriyle ya da daha büyük sistemlerle iletişimde olduğu, öneminin her geçen gün arttığı ve bu sayede bizlere pozitif yönde ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir geri dönüşü olacak bir “ağ” (network) olarak tanımlayabiliriz.
Sistem kısaca nasıl çalışıyor? Bahsettiğimiz tüm nesneler bir ağ geçidi vasıtasıyla bir ağa bağlanıyor ve bulut (online depolama hizmeti) üzerinde bu verinin aktarımıyla ve verinin işlenmesiyle bir değer yaratılıyor. Bu değeri yaratan altyapı, haberleşme gibi birçok oyuncunun da rolünün büyüklüğü göz ardı edilemez. Sürekli nesne kelimesini kullanıyoruz. Nesne olarak adlandırdıklarımıza birkaç örnek verecek olursak; yanımızdan bir an olsun ayıramadığımız cep telefonlarımız, tabletlerimiz, akıllı gözlükler başta olmak üzere her gün trafikten şikayet edip binmekten vazgeçemediğimiz araçlarımız, işimizi elimizden almasından endişe duyduğumuz robotlar ve hatta enerji sektöründen bile örnek verebileceğimiz rüzgar türbinlerini bile içine almaktadır.
Yaşam kaynağım haline gelen kahve ile birlikte bundan tam 26 yıl öncesine sizleri kısa süreliğine alıp götürmek istiyorum. 1991 senesine bu yolculuğu yapmamızın asıl sebebiyse Nesnelerin İnterneti’nin uygulamasının ilk defa Birleşik Krallık’a bağlı İngiltere ülkesinde yer alan Cambridge şehrinde uygulanmaya başlanmasıdır. Cambridge Üniversitesi’nde laboratuvarda çalışan bazı mühendisler kahve ihtiyaçlarını giderebilmek için laboratuvar dışında yer alan bir alana gidiyor ancak her gidişlerinde elleri dolu dönemiyor. Bu duruma çözüm olarak kahve makinasının ön tarafına bir kamera, o dönemki adıyla ‘webcam’ yerleştirmeye karar veriliyor. Bilgisayarların yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı, internetin de bir bebek gibi emekleyen döneminde bu karar alınıyor. Tek bir bilgisayara bağlanan bu kahve makinasının görüntüsü bilgisayar ekranına gönderiliyor ve bu sayede kahvenin her zaman taze tüketilmesi sağlanıyor. İnternetin emeklemeye başladığını söylediğimiz bu dönemde böyle bir uygulama internet olmadan hayata nasıl geçtiği sorusunu da beraberinde getiriyor. Bu uygulamada çevrimiçi ve gerçek zamanlı haberleşme özellikleriyle gerçekleştirildiği için Nesnelerin İnterneti uygulaması olarak kabul ediliyor. Bu uygulama o dönem fazlasıyla ilgi çekiyor ve web tarayıcılarının gelişmesi, internetin yaygınlaşmaya başlamasıyla beraber bu uygulama web ortamına konuluyor ve sembolik olarak 10 yıla yakın bir süre internet ortamında yayınlanıyor.
Günümüze geldiğimizde ise bazı sektörlerde birbirleriyle haberleşen nesneler ağı şu an yaşamımızı olumlu yönde değiştirip aktif olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Bu değişimi tam anlamıyla hissetmeyen, hissetmeye başlayan ve hisseden bir kitlenin de mevcut olduğunu söylemek gerekiyor.
Her sene Berlin’de düzenlenen Avrupa’nın en büyük tüketici elektroniği fuarı IFA (Internationale Funkausstellung)’nda 2015 yılının ana teması giyilebilir teknolojiler ve internete bağlı cihazlardı. O sene sosyal medyada gündemi fazlasıyla meşgul eden konu “IoT’di. Bu yapıyı oluşturan sensör, ağ alt yapısı ve bilgi işlem maliyeti faktörlerinin maliyetinin geçtiğimiz on yıla bakıldığında ciddi oranda düşmesiyle Nesnelerin İnterneti’ne olan ilginin her geçen gün artması ve bir trend olmaya başlamasına sebep olmuştur. Dünya’da her bir kişiye düşen iki internete bağlı cihazın olduğu düşünülürse, 30 ila 50 milyar arası cihazın ön görüldüğü 2020 yılında ise internet üzerinden bağlanan bu cihazların yani nesnelerin interneti büyük veri ve bulut ile var olmaya devam edecektir.
Fiziksel nesnelerin birbiriyle haberleşmesi üzerine yoğun çalışmaların neden yapıldığı sorusu da akla geliyor. Aslında hayatımızı kolaylaştırmak, kendimize ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayırabilmek nedenlerden biri olarak düşünülebilir. S&P 500 listesinde uzun soluklu yer alan büyük firmaları tahtından etme kapasitesine sahip olan ve teknolojiyi çok iyi kullanan birçok küçük firmanın sayısının gün geçtikçe artmasıyla beraber Nesnelerin İnterneti’nin önemini daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Bu alanda örnek verilebilecek uygulamalardan kısaca bahsetmek gerekirse; global bir farkındalık yaratmak adına çevre alanında güzel bir örnek olan Air Quality Egg (AQE) cihazı, havada bir sürü farklı maddenin yer alması ve soluduğumuz havanın nasıl bir hava olduğu merakıyla ortaya çıkması ile ister ofiste ister açık alanlarda hava kalitesini ölçümlememizi mümkün kılıyor. Üstelik mobil uygulamasıyla da cep telefonunuzdan gerçek zamanlı ölçümleme yapılabiliyor.
Hepimizin yeşil alanlarda görmeye aşina olduğu otomatik sulama sistemleri, güncel adıyla “akıllı sulama sistemleri” tarım alanında verilebilecek örneklerden biridir. Bu alanda da Waterbee sistemini örnek olarak verebiliriz. Sensörler sayesinde toprağın su ihtiyacı tespit ediliyor ve su tüketimi de ihtiyaca göre belirleniyor.
Resmin bütününe baktığımızda, Nesnelerin İnterneti, Bulut Bilişim ve Büyük Veri’nin yarattığı bu dijital dönüşümün bize olan etkisi her sektörde kendine özel farklı faydalar sağlamakta (iş süreç verimliliği, müşteri memnuniyeti vb.) ve yaşamımızı farkında olmadan değiştirmeye devam etmektedir.
Kullanım alanları yatay ve dikey olarak hayal gücümüzle doğru orantılı olarak değişmektedir. Üretim, sağlık, perakende, çevre, tarım, ulaşım gibi alanlar başta olmak üzere her geçen gün de bu alan genişlemektedir.
Bir sonraki yazımda kullanım alanlarına daha detaylı bir şekilde inceleyeceğim.
Yazar: Melis Altınoluk